27 Aralık 2010 Pazartesi

HEATHROW AIRPORT

Sevgili Dostlar,

Bugun bambaşka bir konuyu yazmak istedim , 16 Aralık günü Londra’ya iş için gidip planlara göre 18 Aralık Cumartesi günü dönmem gerekiyordu ancak 25 Aralık Cumartesi dönebildim !!!

18 Aralık Londra yetkililerine göre yağan yoğun kar yağışı nedeni ile Heatrow Airport ‘un 5 terminalide kapatıldı, ama çok yoğun kar 15cm yüzünden ! Daha sonra ise yeni havacılık yasasına göre bizlere bir kağıt parçaşı tutuşturan THY yetkilieri ve otele geri dönüşüm. Bu macera her gün devam etti, biletimi British Airways’e aldırdım, trenler çalışmaz, metro donmuş, 110 sterlin olan oteller 220 sterlin civarlarında ve kendimi sanki Afrika ülkesinde bir yerde hissettim yada bu medeni Avrupalıların dediği gibi 3.cü dünya ülkesinde !






Yahu Hava tahmin raporunu bulan siz Avrupalılar, medeniyet teraneleri atanlar hatta, Istanbul ve Turkiye’ye çamur atanlar ne oldu yahu sizin Büyük Brintanya’nıza süper güç Birleşik Krallığınıza. G5 Ülkesi güneş batmayan krallık !

Efendim hazırlıksız yakalanmışlar ! Özürleri kabahatlerinden daha büyük Hava Tahmin Raporu demedi sanki en erken 3 gün önce kar beklendiğini.


Milletin ülkesine gidip savaş çıkaracağınıza kendi eğrilerinize bakın !

Fiasco Britain Island ! Great Britain yazamıyorum elim varmıyor, ne büyük ne hemde !

Dahada yazabilirim ama ahlak sınırlarım zorlanır...

Haydin talk to you later !

13 Aralık 2010 Pazartesi

RTUK

Herkese merhaba. Yine mükemmel fiyasko bir haber daha ! Made in RTUK !

NTV’de yayınlanan ‘’Tadı Damağımda’’ isimli programda Torino bölgesinde yetiştirilen Nebbion adlı üzüm çeşidinden bahsedildi ancak RTUK bu üzüm çeşidini ŞARAP markası olarak algılayıp bu programa ceza vermiş. Hey Allahım heyyyy , ne günlere kaldık. Ancak yapılan hatayı farkedip yinede cezayı geri almamışlar sebebi ise ‘’ Bu olayda gizli reklam varmış’’




Ispartaya gidip birkaç değişik gül tanıtılsa ve bu güllerden gül suyu ile yapılan tatlı anlatılsa ne olurdu ??? Ama gül suyu özeldir ve kullanılması ise sevaptır degil mi ?

Haydin talk to you later !

24 Kasım 2010 Çarşamba

LANGIRT

Merhabalar,

Birkaç yerde okudum ki LANGIRT kumar aleti sayılarak okul kantinlerinden kaldırılacakmış sebebi ise çocukları kumara teşvikmiş. Bazı !! örümcek zihniyetli sosyologlar ve pedagoglar ise zararlı bulmuşlar.


Bu Langırt denilen oyunun Eurosport’ta turnuvaları düzenleniyor, dünyada resmi komitesi olan bir oyun. Şayet kumar dersek o zaman her oyunu kumar gözü ile görebiliriz mesela Bowling ! ? Haydi bakalım kapatalım Bowling Salonlarını !

Değilmi ki çocukların yarınsında fazlası IDDAA bayilerinde haftasonlarını geçiriyor, ailesinden aldıkları harçlıklarını yok yere tüketiyorlar, ama IDDAA oynamak spor olsa gerek !

Nereye varacak bu ucubeliğin sonu bakalım hep beraber göreceğiz.

Sizlere ekte KUMAR ALETININ fotoğrafını sunuyorum aman TİKKAT !





Haydin talk to you later !

12 Kasım 2010 Cuma

MUSTAFA DOĞAN

Sürekli dünya kupası döneminde Ömer Üründül ve berbat yorumculuğu hakkında yazdık, konuştuk, güldük, kızdık ve neticede çoğumuz aynı sonuca vardı ‘’ İyiki her zaman bu adam yorum yapmıyor ! ’’ dedik, ancak ben ve etrafımdaki futbolsever arkadaşlarım yeni birisini hatta Ömer Üründül’ün tahtını sallayacak birisini keşfettik.

Kimdir bu adam ? Hepimizin yani futbolsever ve takip edenlerin yakından tanıdığı isim ‘’Mustafa Doğan’’. Fenerbahçe ve Beşiktaş’ta senelerce futbol oynamış , alt yapısını Almanya’dan almış bir isim. Haftada bir gece bazen iki gece NTV Spor’da Sergen Yalçın’la yorum yapıyor yada yapmaya çalışıyor ! Bir dil ancak bu kadar katledilir ve o kadar da kullanışsız hale getirilir. Türkçe konusunda bende berbat olduğumu söyleyebilirim ama bu adam bambaşka ...


Değişik bir hevesle ve gazla yorum yapmaya başlıyor , ardında ‘’ vay ulan bak şimdi patlatıcak bir yorum ‘’ diyorsunuz ama fiyasko, berbat yahu son derece berbat hemde. Fenerbahçe- Galatasaray maçı ile ilgili yorumu sırasında aklımda kalan bir cümlesini örnek vermek istiyorum ;

‘’ Şimdi bu gibi derbilerde iki takımda puan almak için oynayacak, haliyle açılabilirlerde yada kapanabilirlerde’’

Yahu zaten başka seçenek var mı ? Açık yada Kapanarak oynanır bu meret ! Arkadaş bizde yeni birşeymiş gibi dikkatle dinleyip zamanımızı ziyan ediyoruz. NTV Spor gibi kaliteli bir kanalda bu adamı halen tutuyor ! anlamış değilim.

Aslında öyle tuhaf ve berbat cümleler kuruyor ki , elinize kağıt kalem alıp not almak durumundasınız, bu yorumcu arkadaşın ne demek istediğini ve ne kadar yaratıcılık konusunda fakir olduğunu anlamak için.

Hey Allahım ne günler ... Dün akşamda beni çok güldürdü ama bir yandan da düşündürüp aniden kızdırdı. Bu kadar kolay demek ki bu işleri yapabiliyor olmak. Herkese tavsiyem Perşembe akşamları NTV Spor’da saat 21h30 civarında Mustafa Doğan ve Sergen Yalçın’ın yorum programını bir kez izlemeniz ama sadece 1 kez çünkü fazlası zarar ve bünyeyi bozar.


Haydin Talk to later !

1 Kasım 2010 Pazartesi

DEDE...

Sabah sabah çok güldüm hemde bir taraftan tarifsiz tuhaf bir millet olduğumuza bir kez daha kanaat getirdim.

Klasik bir sabah başlangıcı olarak gazete okurken bir haber ilişti gözüme ‘’80’lik dede fuhuş yaparken soyuldu ! ‘’ huh oldum . Olay Trabzon’da geçiyor ve dedemiz 80 yaşında ve halen dimdik ayakta, Azeri asıllı 53 yaşında bir kadınla birlikte oluyor ve daha sonra ise 400TL sinin çalındığını fark edip polis’e başvuruyor. Kısacası kendi kendini de fuhuştan ihbar etmiş oluyor. Hey Allam ne günler demeyin, haliyle Azeri teyzede yakalanıyor.



Yazarken dahi gülüyorum olaya , niye derseniz; 80’lik dede bu yahu ! Halen yol yordam öğrenememiş mi desem, bu azgınlık nereye varır dede bey mi desem, yada TIP GELİŞTİ ! canım mı desem...

Çok komik ve bir o kadar da tuhaf ve abes. Kelime ile tarifi yok, varsa daha net bir tanım lütfen ekleyin.


Haydin talk to you later !

1 Ekim 2010 Cuma

ISTANBUL ve RAKI

Hayırdır nerden çıktı bu konu diye düşünebilirsiniz, aniden aklıma Montreal’den 2 senede bir tatile ailemi görmeye geldiğim anlar aklıma geldi. O kadar uzun seneler içerisinde nedense pek canım Rakı istememişti Montreal’de yaşadığım dönemlerde, genelde şarap yada bira içerdik. Zamanla elle sayılacak kadar Istanbullu çok sıkı dostlarım oldu ve beraberce Rakı geceleri yaptık ancak Istanbul’da içilen Rakı’nın yenilen balığın ve mezelerin tadına nedense hiç ulaşamadık, hep bir eksik vardı...





Uçaktan Istanbul’a vardığım anda sanki burnuma esen anason kokuları ile yorgunluğum kalkardı. Ne alaka ! Atatürk hava alanında rakı servisi mi var ? demeyin sakın.Alakası yok, sadece özlemden oluşan değişik bir his , anlatılması güç bir durum, sadece benim gibi bu özlemi yaşayanlar bilir.Uzakta duran Montreal’deki dostlarım yada Istanbul’dan ve güzelliklerinden uzak kalmak nedir bilenler daha net hissedeceklerdir beni.


Her ne kadar kargaşa, tuhaf ve yaşaması güç bir şehir olsada , Istanbul sadece Rakı – Balık yanında zeytinyağlı mezelerin uyuştuğu en güzel şehirdir.


Haydin talk to you later !

22 Eylül 2010 Çarşamba

Sanat Galerisi

Sabah ofise geldim ve güne başlamadan önce klasik olarak internetten gazeteleri okuyordum ve bir haber gördüm ‘’ Beyoğlu'nda iki sanat galerisini bastılar’’ !

Huh ! kesin bir aptal internet haberidir , altından bir şaka çıkacaktır dedim ama öyle değildi. Gerçekten 30 kişiye yakın bir grup sergi salonunu basmışlar ve sergi sanatçıları dahil olmak üzere sopalarla saldırmışlar. Sebebi ise ‘’İçki içiliyormuş’’ Vay anam vaaaayyy. Yani kısacası ‘Ulan sizin neyinize kokteyl falan ayakları ‘’ diye şehir eşkiyalığının nasıl uygulandığını göstermişler. Olay yerinden de polis gelmeden kaçmışlar !




Bu durumu onaylayan ve bununla beraber ‘’ İyi olmuş içmesin pezevenkler’’ diyenlerde vardır ve eminim ki bunu diyenler herkesten daha çok içip, sıçıp, insanların karılarına kızlarına midesizce bakıp ohhhh çekip sadece 1 ay mübarek saydıkları ramazanda müslüman olup, sevgi ve hoşgörüden bahseden, önce kendilerini ve sonrada etrafı kandıran sahtekarlardır diye düşünüyorum.


Sabah sabah sinirlerim kalktı ve nedir, ne oluyoruz , nereye gidiyoruz sorularını yeniden sorgulamaya başladım. En çok ise taraflı yayın yapan bazı kanalların ve gazetelerin bu habere nasıl bir kılıf uyduracakları !!!????


Haydin talk to you later !

7 Eylül 2010 Salı

BILETIX

Bir işletme düşünün ki sizden her bilet satın almanızda hizmet bedeli alıyor ama hizmet veremiyor, işte bu şirketin adı BILETIX .

İki gündür yaşadıklarımın tarifi yok, kredi kartım ile Türkiye-Belçika maçına internet biletix üyeliğimi kullanarak bilet alma gafletinde bulundum. Daha sonra biletlerimi İstiklal Caddesindeki İstikala kitap evinde bulunan biletix gişesine almaya gittim ancak sırada bekleyen, sokaklara taşmıs yüzlerce insan ve sadece 1 adet biletix gişesi ve berbat şekilde çalışamayan görevli ve bilgisayar sistemi ! Benim gibi bilet almak isteyen turistler yerlerde oturmuş bekliyorlardı , sanırsınız ki turistler aç kalmış İstiklal caddesinde dileniyorlar. Neyse dedim ve Cevahir alışveriş merkezine gittim ama aynı fiyasko orada da mevcut ve gece saat 22h00 ye kadar bekledim ancak sıra gelmedi ve gişe kapandı ! Ertesi sabah yani bugun 07 Eylül 2010 saat 09h30 biletix İstiklal Kitap evinin gişesinde sıraya girdim ve sevgili biletix çalışanı 10h20 de teşrif etti , sistemi açmaya çalıştı falan derken sıra bana geldi ! ancak aldığım cevap ‘’ Maç günleri biletinizi sadece stad gişelerinden alabilirsiniz ! ‘’ huh oldum ...

Haydi devam dedik ve Kadıköy’e Fenerbah’çe stadına gittim, burda ise çok şaşırdım ki 2 gişe koymuşlar ! vaaayyy be oldum ve biletletimi saat 11h15 civarında aldım. Daha sonra ise iş yerime Harbiye taraflarına geri döndüm. Haliyle o hışımla biletix’e email attım ama eşşeklik bendeki bu olay bir kez daha başıma İstanbul Film Festivalinde gelmişti ve müşteri hizmetlerine yazdığım email ‘e cevap olarak ‘’ Şikayetinizi dikkate alıp inceleyeceğiz, teşekkürler’’ diye birşeyler gelmişti.

Kısacası üstadlar bu biletix denen , hizmet bedeli alıpta hizmet veremeyen firmayı her yerde boykot edeceğim, kime şikayet etsem nafile maalesef çünkü ; ne tüketici hakları , nede onu koruyan bir yetkili kurum olacağına inanmıyorum. Herşey lafta kalır , nasıl olsa halkın yarısı da alışmış itilip, kakılmaya hatta konuşunca yada şikayetçi olunca şuçlu olmaya o bakımdan bende tepkimi buradan vereceğim.

Biletix de yazdım bir email her yerde onları boykot edeceğim, hizmet veremeyen HİZMET HIRSIZLARI olarak lanse edeceğim.

Kudurdum hemde nasıl iki günden fazla koştur, paranı önceden öde ama eline bilet almak için seksen türli takla at. Yazıklar olsun , yuuuhhh olsun o hizmet bedeli de eğer inanıyorlarsa takdiri ilahiye ki ‘’Ben hiç İnanmam ‘’ çünkü hiç görmedim HARAM OLSUN !

Haydin Talk to you later !

3 Eylül 2010 Cuma

OFIS

Siz hiç ofiste çalışırken mücadele edip çalışmaya çalışıyor oldunuz mu ? Şimdi o ne demek olmayın sakın. Bir ofis düşünün ki masanız ortada ve ortalama 8 kişi var bunların çoğunluğu kadın ama boş konuşan dizi filmlere yorum yapan bir ahali !

Bazen ne oluyor yahu dediğim çoook oluyor ve sinirlerim hopluyor çünkü azcık birazda olsa bir mühendis gereği hesap yapmam yada projeye konsantre olmam gerekiyor ama imkansız üstad! Kulağımın tekine bir kulaklık yardımıyla hafiften müzik veriyorum ama yine olmuyor...Jinekolog muayeneler, sevgili oyunları, şarkılar aman oluyorum ve bazen ‘’İmdaaaat diye bağırıp ‘’ Laptop’umu duvara patlatasım geliyor.




Arkadaş hiç ama hiçmi insan hissetmez yada düşünmez ki ; etraf rahatsız oluyormudur diye ! Şiştim ama ses çıkartmıyorum ama belki birgün başımızdaki Müdür ! duyar diye düşünüyorum ve bekliyorum ...Neymiş Sabreden Derviş !!!! Bende derviş olduysam bizim bardaki barman’den de camii imamı olur !

Bu sefer kusuruma bakmayın sadece fazla doldum ve karalama ihtiyacı hissettim.

Haydin talk to you later !

26 Ağustos 2010 Perşembe

TARİHİ GECE

Nereden başlayalım diye düşünüyorum, yada hangisi daha büyük rezillik ? ! Galatasarayın Ukrayna’nın ismini vede futbolcularını tanımadığımız köy takımına elenmesi mi, yoksa büyyüüüük Fenerbahçe’nin Yunanistan’ın PAOK takımına elenmesi mi ... Ben elenilen takımın küçüklüğünden başlıyor ve UEFA kupası sahibi Avrupa Fatihi ! Aslan’ı her ne ise ordan başlayacağım.

Bir takım düşünün ki parasız, pulsuz, klüp binası tam olmayan, kaleci eldivenleri yıkanıp iki kale direğine asılmış kurusunda tekrar giyelim diye bekleyen. Öbür tarafta ise; İstinye park ta son model arabalarla cirit atan, ellerinde görmemiş gibi cuvallar dolusu alışveris paketleriyle gezen, verilen milyon euro’ları beğenmeyen futbolcu ordusu ! Istanbul’da ilk maçtan sonra yalan rüzgarı demeçler verip tur geçmeye gidecelerdi Ukranya’ya sözüm ona...Şiştik üstadım artık şiştik yalan ruzgarlarına tokuz ! İsim versem hangisini vereceğim diye düşünüyorum ama sanırım hepsi demek doğru olur.


Gelelim Büyük Fenerbahçemize ?! ; Diktatör rejimi ile yönetilen tek Türk takımı sanırım. Aziz başkan ne derse o olur olmaz ise paketlenirsin, herkes aynı ağızdan konuşur, sürekli transfer haberleri yalanlanır, herkesle har gür kavga ve sonuç ! Guiza fiyaskosu 2 sene boyunca, diğer brezilyalılar ve üzerine nerede ne olduğu bilinmeyen Maden Tetkik Arama Uzmanı Blica ! Eh ayıp doğrusu ne diyelim yahu sizlere. Sonra PAOK ‘lular Istanbul’da taşkınlık yaptı falan diye demeç verip arkasınada sığınırsınız siz...Gerçekten bırakın insanların yüzüne baka baka rüzgar yapmayı....

Bizlere bu TARİH YAZAN geceyi yaşattığınız için sizlere ve emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler.


Haydin Talk to you later!

10 Ağustos 2010 Salı

YEMEK SEPETİ

Bugün düşündüm ve kendi kendime dedimki ‘’ Lan Barbaros ofisten çıkma ve yemeksepeti.com’dan birşeyler sipariş et’’ malum hava çok sıcak , iş yerim harbiyede. Sıcaklarla aram iyi değildir hatta hiç sevmem nefret ederim, makul sıcaklık derecesi benim için 26-27 derecedir diyebilirim...

Neyse saat 12:49 da siparişimi verdim ve iş yeri email adresime düşen email ise ‘’ Yemeksepeti Sipariş Onay 15416872’’ ... Buraya kadar herşey normal ve şu anda saat 14:10 ben halen yemek bekliyorum sadece bir Burger King’ten tavuklu menü ve 6’lı nugget ama ne gelen var nede giden...Müşteri hizmetlerine ulaşmayı denedim ancak nafile yada traş, online hat oda traş, email attım 2 adet onlarda traşın kralı kısacası hizmet tam anlamıyla TRAŞ !!!! Haliyle deli oldum halende beklemekteyim ama inatla yemek yemeyeceğim ve müşteri hizmetlerine yazdığım emaili bekliyor olacağım.





Saat 14:14 de ikinci emailime bağlı olarak yemeksepeti müşteri hizmetlerinden cevap geldi, işte size gelen cevap :


‘’ Teknik bir sorun nedeni ile yaşanan gecikmeden dolayı sizden özür dileriz. Siparişiniz ile ilgili restoran ile görüşülmüştür. Siparişiniz 10 dakika içerisinde teslim edileceği belirtilmiştir.

Saygılarımızla.

Yemeksepeti.com Kullanıcı İlişkileri ‘’

Gerçekten yemeğim saat 14:30 civarında geldi ve ofisteki iş arkadaşlarımın alkışları arasında gururla yemeğimi aldım.


Soğumuş nuggetlar, soğurken buharlaşmış ve büzüşmüş patates ve en önemlisi Ice Tea kutusundaki Şeftali aromalı iyi demlenmiş sıcak çay ! Sadece Burger’a birşey olmamış yada çok açtım farkedemedim.


Ne kadar kısmet ve şans dolu bir gün geçiriyorum ama haberim yok...


Haydin talk to you later !

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Cep Telefonları !

Herkese selamlar,
Güzel ve son derece sakin bir aile karesi klasik yazlık tatilinden sonra Istanbul’a tekrar aynı kargaşa, sıcak ve toz toprağa geri döndüm...

Efendim son günlerde yeni bir şey keşfettim sizlere eskide gelmiş olabilir hatta takıntı yaptım ayyyar oldum. Milletin elinde son model Iphone yada BlackBerry ler var ve bu insanların yarısından çoğuda kontorlü hat sahibi. Bunda ne var diyecekseniz şimdi Kontorlü hat sahibi kullanamaz mı ? bu tip ciks telefon ??? Elbette kullanır ama karşı tarafı Ödemeli aramazzzz!!!! Yada Sinyal, çağrı herne karın ağrısı ise bu şekilde aranmaz ! Yahu eğer paran yok ise o telefonu alacağına kendine kontor al be deyyuz derim ben adama ! Aniden parladım evet çünkü deli oldum ustad..Aranıyorsunuz ve karşıdan bir makina sesi‘’ Ödemeli aramayı kabul ediyorsanız bilmem neye basın ‘’ hey allahım ben basayım ama o kabul etme tuşuna değil beni ödemeli arayana yada sinyal atana basayım ! Ne tuhaf bir milletiz ‘’ Ayran içmek ve tahteravan misali’’ yaşamaya devam .

Herkesi almış bir show ve rüzgar yapma sevdası hayırlar olsun bakalım.

Bir dahaki sefere daha sakin birşeyler karalamaya çalışacağım...umarım ...

Haydin talk to you later !

9 Temmuz 2010 Cuma

Dünya Kupası Yorumcusu...

Dünya Kupası bitmeden sakin bir şekilde evde maç izleme gafletinde bulundum. Hayır ola ne gafleti ? derseniz , sizlere cevabim Ömer Üründül olacak. Arkadaş bir adam bu kadarmı futbol ve futbolcular hakkında tuhaf yorumlar yapar yada yorum yapamaz...4 yılda bir olan organizasyona sanki yorumcu yokmuş gibi yada ülkede futbol adamı bitmiş dercesine Ömer Üründül’ü eziyetini çekmiş tüm kupayı sesli olarak izleyenler !

Uruguay-Hollanda maçı ve dakika 74, Hollanda 3-1 öndeyken yapılan yorum şu sevgili yorumcumuzdan ;

- Uruguay oyuncu değiştiriyor çünkü onlarda farkında bu saatten sonra bir şey yapamayacaklarının...

Dakikalar ilerliyor son 5 dak. Gelindiğinde Uruguay bir gol atıyor ve durum 3-2 oluyor ve BOMBA şeklinde yorum ;

- Ehhh top yuvarlak bak ! 3-2 oldu heran herşey olur demiştik futbol işte bu !
Yahu monsieur yorumcu , sen değilmiyidin Uruguay farkında birşey olamaz artık diyen , ne çabuk çark ettin yada unuttun söylediklerini.

Daha sonra Uruguay’ın Forlan ile attığı golde yine harika bir yorum geldi ;

- Bu yeni toplar Jabulani sert ve kavisli vurunca değişik bir şekilde yön değiştiriyor.



Üstad desem ki ; Hayatında kaç kez topa vurdun ? Sert ve kavis’i kaç kez topa vurarak verdinde bu yorumu yapıyorsun ? YADA hepsinden vaz geçtim mahalle bakkalından alınmış bir plastik topa kavis verebilirmisin ?


Resmen şiştim yahu ...hayatımın en eziyetli dünya kupasıydı sanırım..4 sene bu eziyeti çekmek için beklemişsiz...


Haydin Talk to you later !

29 Haziran 2010 Salı

Sonisphere

Konumuz ve gündem dünya kupası ve vuvuzel gibi gözüksede 25-26-27 Haziran tarihleri arasında benim için hayat Inönü Stadında Sonisphere Festivalinde döndü.

Muhteşem bir Rammstein konseri Cuma akşamına, yakalım stadı edasıyla yaşadığım konser ve daha da önemlisi yaşanan görsel show...Vaaayyyy be dedirten türdendi, hiç böyle kostümler ve beraberinde yapılan sahne show’u görmemiştim ve bu adamların niye bazı ülkelerde konser sonrası gözaltına alındığınıda anlamış oldum....

Cumartesi ve Pazar kaldığım yerden daha doğrusu ayıldıktan sonra kaldığım yerden içmeye ve kulaklarımdaki kurumları temizlemeye dinlediğim doğru muzikle devam ettim. Ancak bir Cumartesi günü geçirdik ki tüm metal kardeşliği ile beraber gerçekten muhteşemdi... Her ne kadar araya sızan renkli modeller olsa bile bizlerin eğlenmesini etkileyemedi. Renkli kişiler derken hani Metallica nın bana 5 şarkısını say desen söyleyemeyecek ancak sadece orda bulunduğunu ertesi gun arkadaşlarına belirtmek için ‘’ AAA bizde metallicadaydddıııııkkk ‘’ diye gevşek gevşek konuşan modellerden bahsediyorum. Kesinlikle ayrımcı değilim ama arkadaşım dinlediğiniz cımtıs bozması pop müzik ve türevleri konserleri burda değil ! ...Arkadaşım yanlış adrestesiniz ‘’taksim meydanı’’ burası değil demek geldi içimden bu modellere...Yapmayın yahu gelmeyin ! , nasıl sizler bizlere; ‘’ Satanik metalci , pis metal’ci lan ‘’ bunlar diyorsanız bende sizlere diyorum ki ‘’ Haydi anam başka kapıya allah versin, Beyonce geldiğinde ben o konserde yoktum’’ yada ‘’ Devam et bekleme yapma ! ‘’ demek geliyor içimden !

Metallica, Slayer, Megadeth, Antrax dinlemek hemde aynı gün ve aynı sahnede herkesin göremeyeceği bir durum demekle yetiniyorum ve kendimi o şanşlı gruptan sayıyorum.

Neyse fazla sinirlerimi hoplatmadan konuyu toparlamak isterimki bu festivalde emeği geçen herkese minnettar kaldım...Ne güzel oldu 3 gün boyunca içtik içtik arada yedik ve eğlendik.

Haydin talk to you later !

22 Haziran 2010 Salı

Vuvuzela'nın Tarihi !

Merhabalar,

Efendim konumuz vuvuzella’dan açılmışken ve dünya kupasıda devam ediyorken ben boş durmadım ve bu Vuvuzella’nın Guney Afrika’dan nasıl çıktığını ve ne amaçla kullanıldığını ve daha sonra ise nasıl bir tezahürat amacı olarak kullanılmaya başlandığını inceledim.

Hal böyle olunca sizde bana haklı olarak ‘’ulan dümbelek’’ bu sadece yazmakla olmaz nerde senin resmlerin yada belgelerin diyeceksiniz elbette, ve bende gereken resimleri ve dökümanları araştırmacı mühendis kimliğimle buldum. ( oda ne demek oluyorsa artık ! )

Bu alet sanırım Güney Afrikanın kabilelerinden çıkmış ki bu kabilelere eskiden ‘’Afrikaans’’ deniyormuş. Yani bizim türkçemizcesi Afrikalı ! En büyük ve ülkeyi domine eden kabile ise o meşhur ‘’Zulu’’ kabilesiymiş...vay vay vaaaayyy dedirtir cinsten ismini çok duymuştuk babaların ama ... İşte zamanla beyazlarında gelmesiyle Vuvuzella resimdeki kullanılış şeklinden daha çok bir müzik aletine hatta üflemeli çalgıya dönüşmüş. Malum alete ve eskiden kullanılış sebebine bakılınca bu aletin üflemeli olmaması imkansız dedirtiyor...

Bu inceleme esnasında ise Zulu kabilesi yada Güney Afrika Afrikaanslarının ne haşmetli aletlere sahip oldugunu da belgelemiş oldumki oda beni bir hayli bunalıma soktu..Her işemeye gittiğimde aklıma kabiledeki babaların kullandıgı borudan kılıflar geldi ve ‘’heeeey babalar ‘’ deyip kaderime boyun eğmek zorunda kaldım.

Efendim uzun lafın en kestime şekli Vuvuzelalar bana göre ‘’Zulu’’ lar tarafından bulunmuştur ve orjinal adı ise Zuzuzella’dır ancak beyazlarında gelmesi resmi halk dilininde deforme olmasıyla Vuvuzelaya dönüşmüştür.

Haydin talk to you later !

15 Haziran 2010 Salı

Vuvumuzuzellaaa !



Sanırım herkes ama herkes yazmıştır bende eksik kalmayayım ve allahın belası Vuvuzellamıdır zuzzellamıdır ne naneyse ya Dunya Kupasını zehir ettiler resmen. Arkadaş ben kupayı boykot edicem, kupanın üstüne sıçıcam deseler yada hakketen sıçan olsa bu kadar tepki alırmıydı bilmem !


Evde maç izlemek eziyet sanki binlerce kovan vızıldıyor, zuzulduyor o neymiş ! Birde Dünya Kupası Komitesi toplanmış bu durumu incelemiş sözde , ulan allahın beygirleri bu nane zaten başımıza Konfederasyon Kupasında da gelmedimi diyen bir allahın komite üyesi yokmuydu ! O dönem futbolcular saha içindeki iletişim zorluğunu anlatmışlardı ama kimin bilmem neresinde...Bu yetmezmiş gibi adidasın şaheser kalecileri sabote eden futbol topu görünümlü plastik toplarıda eklenince 4 senedir beklenen Dünya Kupası ne kaddar keyifliymiş dedirtiyor.


Hay allah sizi ne etsin yahu...Laf bulamıyorum resmen...Berbat futbol kalitesimi, bakkaldan çocukken aldığımız plastik top görünümlü futbol toplarımı yoksa zuzuzumuzuzellaaa zurnalarımı...


Resmen herşey DOĞAN GÖRÜNÜMLÜ ŞAHİN olmuş bu Dünya Kupasında !


Haydin Talk to you later !

8 Haziran 2010 Salı

Uçak Yolculuğu !!!

İkinci yazı ve ikinci hikaye diyelim, kurban bayramı arefesi iş için Paris dönüşümde THY uçağının 10 saat rötar yapması ile başladı. Herşey harikaydı, toplantı ve toplantı sonrası Paris gezmesi, monşer modelleri , şarap, peynir derken Istanbul’a dönme zamanı gelmişti.

Hava alanında öğrendik ki uçak 2 saat rötarlı, eh normaldir dedik ve beklemeye devam ettik ancak her 2 saatte bir, yeni bir anons yeni 2 saatlerin eklenmesi ile 10 saati bulduk. Sanırım 3 yada 4 kez sıkıntıdan gümrük/pasaport polisinden giriş – çıkış yaptık. Daha sonra bize söylenen ise; sisten dolayı uçakların inememesi ve THY uçağının zorunlu Belçikaya iniş yapması ancak tuhaf olan ise diğer uçak şirketlerinin takır takır havalanıp yollarına devam etmesiydi.

Neyse efendim bizlere yemek vereceklerini söylediler, indik Paris CDG havaalanındaki zemin kattaki restaurantların oraya. Tavuk ızgara, patates tava ve içecek dediler ve servise başladılar. Ancak olayın zortladığı an ise ; Bir grup takunyalının bu tavuk etleri helal kesim mi ?!! diye sormalarından başladı. Ulan tavuğun helal kesimimi olur yahu olduk. Arkadaşlarımla göz göze geldik ve gözlerimizle ‘’ Eyvaaahhh nereye düştük biz ‘’ oluşumuzdu. Daha sonra bir kısım halk imza toplayıp THY yi basına şikayet edelim dediler, işte o anda gerçekten yeni bir zortlama daha geldi takunyalılardan ki ; ‘’ Biz haber ettik merak etmeyin, zaman gazetesine !! ‘’ o anda bu bir şaka olsa gerek olduk. Zaten THY yönetimi ve ekibinin özünde ne olduklarını bilmeyen kalmadığı gibi şikayet edilen basın kurumu ise ‘’ Zaman Gazetesi’’ yani kimi kime şikayet ediyorlar yada bizi toptan kafaya alıyorlar diye düşündük, yada hepsi bir kamera şakasıydı.

Haliyle restauranttan çıktık ve üst kata bira içmeye gidelim dedik, günün geriye kalan 7 saatini bira içerek geçirdik ve nerdeyiz biz, ne yapıyoruz diye düşünmeye başlayıp ağlancak halimize gülmeye başladık.
Neyse gecenin bir yarısına yakın saatlerde uçağa bindik ve Istanbul’a daha uçağın tekerlekleri değmeden, uçak içinde valizlerini alanlar, dolaşanlar, birbirlerine gel gel diye seslenenler, cep telefonu ile konuşanlar ne ararsanız mevcuttu. Sanırsınız ki tahtakalede tezgahlar arasında yürüyorsunuz ! Uyarı anonsları falan nafile hatta hostese fırça atanlar bile vardı, yanımdaki arkadaşım kaza ile birsini uyarmak istedi sakin bir şekilde ama gelen cevap direk olarak nasıl uyumsuz ve yol yordam bilmeyen geniş bir kitleye sahip olduğumuzu onaylarcasınaydı ‘’ Sus be ! Dışarda görüşürüz bak daha fazla konuşursan ‘’ Buyrun size cevap !

Dunyanın sayılı şirketlerinden birisi olarak gösterilen THY ve son 3 yılda düştüğü durum !

Diyebilirsiniz ki ; belki insanlar bunaldı 10 saat rötardan anlarım ama uçak inmeden gezenleri ve pazarcı edasıyla bağıranlara ancak Paris çağında rastlayabilirsiniz.

Neyse biz bu durumu şikayet formu ve diğer yollarla telefon, email ne varsa bildirmeye çalıştık ancak ne geri dönen ne de tınlayan oldu ! İşte size örnek şirket yönetimi acaba bunların kılavuzu kim derseniz cevap zor olmayacaktır sanırım...

Haydin talk to you later !

2 Haziran 2010 Çarşamba

Yabancı Hayranlığı...

Efendim herkese selamlar. Nasıl başlanır neresinden tutulur zamanla bu meseleyi kavrayacağım sebebi ise bu benim ilk blog yazım olarak tarihte bir yer alıyor olması denebilir.

Yabancı hayranlığı dedikya malum bizde feci ama dehşet verici olarak bu hayranlık hatta ve hatta gelen turist kafilesinin, sokakta yürürken rastlanan yabancıların kıçlarını öpmeye gidecek kadar varız denebilir.

Uzun seneler Montreal’de kaldım ancak bir kişi bana bizim burda yabancılara davrandığımız gibi davranmadı ancak kötüde davranan olmadı demek istediğim kıççımı öpen olmadı üstadım. Bekledin mi ? peki deseniz ‘’ aman haşaaa’’ derim bizle elin adamının ne işi olabilir.
Öğrencilik yıllarımdı sınıfta birbirine ‘’Gavur Gavur’’ diye bağıran iki romen çocukla tanışmıştım.Şaşırmıştım ilk önce ‘’Ulan ne ayak 10bin km. Istanbul’dan uzaktayım kafammı güzel neresi la bura’’ olmuştum.Sonra öğrendim ki ; bu elemanlar Istanbul’da zamanında çalışmaya çalışmışlar ve çalışmaya çalıştıkları yerde bunlara ‘’Gavur’’ diye sesleniyorlarmış. Bu adamlarda halen bu kelimenin tam manasını sökemedikleri için birbirlerine okulda bu şekilde hitab ediyorlardı. Neyse hacılar durumu izah ettim ve haliyle hoşumada gitmedi ve oradan anladımki ; Ulen biz yabancısına göre muamele ediyoruz amına goyim ! olurmu len hiç dedim Amerikalı’ya, İngiliz’e yada Fransız’a kıyak, el öpmeler ,taklalar ama Romen oldumu kafana göre sallamalar. Hay böyle işin ızdırabını sikim oldum tabiki !

Seneler geçti döndüm Istanbul’a baktımki 12 seneye yakın olmuş gideli falanı filanı. Şimdiki İstanbul piyasası yabancı hayranı olmamış ve kalmamış tamamiyle yabacı olmuş. Londra’da göremediğim hatta azınlıkta kalan clubber modeller, Elton vari şekilller, pantalonlar vay vay vayyyyy amına goyim dedim, nedeni ise bu modelde takılıp iki kelime ile mc donalds dan ‘’ menu 2 ‘’ diyecek kadar ingilizce bilmeyip bu kadarda İngiliz olamazlar diye düşündüm. Yani hayranlık gitmiş hacılar yerine Kimlik değişikliği ve inceden mutasyon olunmuş yada modifikasyon onu sizlere bırakıyorum.

Ilk yazı dedimya, nasıldır bilemem ama tekrar tabbiki bir şeyler gördükçe ve yaşadıkça buraya karalayacağım.

Haydin talk to you later !